İSLAM ÖNCESİ DÖNEMDE TÜRKLERİN İNANÇ DÜNYASI
İSLAM ÖNCESİ DÖNEMDE TÜRKLERİN İNANÇ DÜNYASI
TÜRKLERDE GÖKTANRI İNANCI VE ŞAMANİZM
İslam öncesi geleneksel inanışların ön planda olduğu Türk kavimlerinde Şamanizm inancının etkili olduğu kaynaklar eşliğinde anlaşılmaktadır. Ölüm halinin İslam öncesi Türklerde kötülük hali olarak değerlendirilmesi sonucunda ritüeller bu inanca göre şekillendirilmiş olup, ölen her kişinin bir nefes gibi uçup gittiği betimlenmiştir. İslamiyet öncesi Türk topluluklarının kutsal saydıkları değerlerin ilerleyen yıllarda farklı dini tercihleri ile de paralellik göstermiştir. Özellikle Hunlar ve Göktürklerde Gök tanrı inancı ve Şamanizm adetlerinin günlük hayatta oldukça hakim olduğunu söyleyebiliriz. Peki nedir Gök Tanrı inancı ve Şamanizm?
Gök tanrı inancı: Göktürk devletinin sahip olduğu bir inanış olan Gök tanrı dininde Tanrının gökte olduğu düşüncesi, inancın temelini oluşturur. Türklerde hayvancılık ve toprak işlerinin oldukça yoğun olması bu din anlayışına yönelmelerinde önemli bir faktördür diyebiliriz. Gök Tanrı dini inanışına sahip olan Türk boyları, Kunlar, Tabgaçlar, Gök Türkler, Uygurlardır. Bu inanışları sayesinde Türklerin putlara tapmadıkları bilinmektedir. Dünyada var olan her şeyin Yaratıcının bir hediyesi olduğuna inanmışlardır. İnanışa göre Tengri (Tanrı) Gökte idi ve her şeyin sahibi oydu. İslam dinine geçişin, Gök tanrı inancıyla benzerlikler sayesinde kolay olduğuna ait rivayetlerinde, kabul gördüğünü belirtmek isterim.
Şamanizm: eski Türk kavimlerinin bazılarında ve Moğollarda, etkin olarak uygulamalarının görüldüğü Şamanizm inancı, insanlar ve ruhlar arasında aracılık eden şaman rahiplerinin ekseninde oluşmuş bir inanç sistemidir. Şamanizm’de evren, dünya, insan, hayvan bitkiler bir bütün olarak görülür. Dünya ve gök yaratma eylemini birlikte gerçekleştirmiştir. Bunlar tüm varlıkların yaratıcısı olduklarından dolayı Kutsal sayılmaktadır. Orta Asya göçebe topluluklarının gök, yer ve suya saygı göstermelerinin nedeni budur. Bu değerleri inançlarının özüne yerleştirmişlerdir.
Türk Dini Tarihi konusunu aydınlığa kavuşturacak en önemli çalışmalardan biri , Prof. Mircae Eliade’nin, Şamanizm konusundaki önemli eseridir. “Şamanizm ve Veedin Arkaik Teknikleri” ismini taşıyan bu eser, İslam öncesi Türklerin dini inançlarını açıklayan kaynak çalışmalardan biridir (1) Dört yüz elli sayfayı aşkın bu muazzam araştırma, Şamanizm konusundaki birçok yanlış bilgilerin de düzeltilmesini sağlamıştır. Yine araştırmacı Eliade’nin “Dini inançlar ve Fikirler Tarihi (2) ” isimli kitabının 3. Cildinde Türklerin Dini Tarihi ile ilgili oldukça kapsamlı çalışmalara imza atıldığını söyleyebiliriz. Eliade, bir din tarihçisi olarak Türk Dini Tarihini inceleyerek, Türklerin Dini Tarihinde ilahi anlayışın (Tek Tanrı inancı) temel inanç olduğunu, diğer ritüellerin ise sadece birer anane niteliğinde olduğunu ifade etmeye çalışmıştır.
Batı dünyası içerisinden kaynak olarak inceleyebileceğimiz bir diğer eserde, özellikle Türk Dini Tarihi üzerinde çalışmalar gerçekleştiren Jean-Paul Raux’dur. “Türklerin ve Moğolların Dini” hakkında yazdığı kitap, özellikle Türk Dini Tarihi üzerinde yapılacak çalışmalara ışık tutacak vasıflara haizdir. Konuyla ilgili tüm dünyada bu alanda yapılmış sınırlı ve kişisel kaynakları tek, tek inceleyen Jean-Paul Raux, bu alanda kaynak araştıran tarihçilere tamamlayıcı önemde bir eser sunmuştur. Batılı bir tarihçi ya da arkeoloğun, Türk kültürü üzerine titizlikle eğilip objektif bulgular çıkarması, takdir edilmeyi hak eden bir tavırdır diyebiliriz. İslam Öncesi Türk Dini Tarihi konusunda çok ciddi malzemeler ortaya sunan ve tercüme eden L. BAZIN’İ, Şamanizm üzerinde uzmanlık eserleri yayınlayan Y. Rihtchen , Kazak-Kırgızlarda ve Türk kavimlerinde büyüler konusunda inceleme yapan J. Castagne, Budizm ile Türklerin arasındaki ilişkilerin boyutlarına göz atan V. Gabain Altay Türklerinin dini içerikleri şekil ve yazıları konusunda Etnolojik, Antropolojik incelemeler yapan U. Harva Türk cenaze merasimleri hakkında Fenomonolojik bir araştırma sahibi Javorski, Altay ve Sibirya toplumlarının inanç ve değer yargılarını araştıran E. Lot-Fakk, Tibet ve Moğolistan bölgesinin inanç sistemi hakkında araştırma yapan Tucci ve Heissig , Türk dini tarihi konusunda titiz ve benzersiz eserler üzerinde çalışan Lev Nikoloyeviç Gumilev gibi ilim insanlarının, benzersiz üretimleri sayesinde, Türklerin dini inanışları hakkında merak edilen bir çok soruya, somut cevaplar verilebilmesi mümkün hale gelmiştir.
İslam Öncesi Türk Dini Tarihi konusuna, oldukça değişik açılardan yaklaşarak muazzam tespitler yapan bu alimler, Türk Dini Tarihinin dönüm noktaları üzerinde önemle durmuşlardır. Yapılan çalışmaların ortak noktaları oldukça fazladır. İslam Öncesi Türk Dini Tarihi meselesinde ortak düşünce olarak kabul edilen noktaların başında, Türk boylarının, İslam inancını kabul etmelerine kadar hiçbir dini hayat modelini, tüm koşulları ile kabul etmediklerini Ünlü tarihçilerin araştırmaları gün yüzüne çıkarmıştır. Türk boyları, uzun bir tarihi zaman diliminde, bazen bölgede hakim olan inanca önem göstermiş veya o dinin katılımcıları olmuşlardır. Ancak, katılımların göreceli ve değişken olduğunu söylemekte yarar var. Mesela, Hindistan coğrafyasına ait bir din olduğu halde çok kısa zaman içinde Hindistan’ın dışına yayılan Budizmin, kendine Doğu Asya’da ve Orta Asya’da inananlar bulmasıyla, Budist rahiplerinin, özellikle Çin ve Orta Asya’da da varlıkları hızla artış göstermiştir. Güney Çin’de Tabgatch’lar, Wei adı altında kurdukları devletin dinini, Budizm olarak belirlemişlerdir. Çin imparatoru Tch’angnan’ın da Türklere bir Budist mabedi inşa ettirdiği yazılı kayıtlarda geçmektedir. Göktürk kağanı Mu-Kan’da Budizm’i din olarak benimsediğini tebaası ile paylaşmıştır. Çin’de Budistlik büyük baskılar ile karşılaşınca Budist rahipler Türklere sığınmışlardır. 574-584 yılları arasında Türk bölgelerinde kayıtlara geçen Budist misyonerlerinin olduğu bilinmektedir. Bunlardan biri Jinagupta, diğeri de parabhakar mistra’dır. Türk Din tarihi üzerinde incelemelerde bulunan araştırmacılar, Türklerin üzerindeki Budizm etkisinin, çok sınırlı düzeyde kalmasına dikkat çekmişlerdir. Bunun için Budizm, Türklerin milli dinleri arasında hiçbir zaman yer almamıştır. Özellikle daha sonraki dönemlerde Göktürk hakanlarının Budizm’e ilgi gösterdikleri fakat vezir Tonyukuk’un Bilge Kağanı, şöyle uyardığı, kaynaklarda geçer: “Buda ve Tao insanlara yumuşaklığı ve alçakgönüllülüğü öğretmektedirler. Bunlar ise, savaşçılara uygun düşmeyen faziletlerdir.” Görüldüğü gibi, Vezir Tonyukuk, Budist dünya görüşünün, Türklerin savaşçı ve mücadeleyi seven karakterleriyle bağdaşmadığını belirtiyor. Budizm’in, Türkler arasında genel kabul görmemiş olmamasının en önemli sebebi, Türklerin karakteristik özelliklerinin incelenmesiyle daha iyi anlaşılmıştır.
İnsanlık tarihi boyunca çok güçlü bir yapıya sahip olan ” Tanrı” inancı, Türk Dini Tarihinin ana yollarında hep var olmuştur. Bu köklü inanış, Türk Din tarihi boyunca diğer milletlerde, zaman içinde kaybolan inanışların aksine, Türk boylarında yaşamıştır. Büyük din tarihçilerinden M. Eliade, bu konu hakkında şu görüşleri paylaşmıştır: Türk kavimlerinin dinlerinden her biri uzun tarihi geçmişlerine rağmen, köklerindeki orijinal şeldi yani “ilk arketipi” bulmaya yönelmiştir. Türklerin inandıkları Gök Tanrı, hakim bir Tanrıdır. Onların güçleri, sadece Kozmik yaratılışta kendini göstermiyor. Onlar evrensel Rab’lar ve evrensel hakimdirler. Türklerde kaybolmayan bu orijinal dini unsur, varlığın temel unsurudur. Yani, Gök Tanrı’nın tekliğidir. Yüce Tanrıdır. Bu yüce Tanrı Moğolca TENGRİ, Bouriatlerde TENGARİ, Volga Tatarlarında TÖNGERE, Beltirelerde TİNGİR, Yakutca’da TANGARA olarak telaffuz edilmiştir. Beltireler ibadetlerinde “Çok Merhametli Han” (Kairakan) diyorlardı. Yakutların, “Yaratıcı Hakim Rab” (Urun ajy tojon) veya “Çok Yüksek Rab” (ar tojon) diye, Tanrıyı sıfatlandırdıkları bilinmektedir. Bazı Altay kabilelerinde Tanrıya, “Büyük” (Ülgen) veya “Çok Büyük” (Bai Ülgan) denilmiştir. Dua ve yakarışlarında “Beyaz ışık (ak ajas) ve çok parlak han” (ajas han) diye anmışlardır. Gök Tanrıya verdikleri isim ve sıfatlar, Ural-Altay kavimlerinin inandıkları Yüce Tanrı’nın yaratıcı hakim ve aşkın özelliğine işaret etmektedir. İnanışa göre Yüce Tanrı, göğün 7 kat üstünde, dokuz ve on altıncı katlarda oturmakta idi. Onun tahtı, göğün en yüksek noktasında ve dünya üstü dağın en üst tepesinde bulunmaktadır. Hatta bazı Altay kavimleri, Altın Kaplı bir sarayda yaşadığına inanırlar. Ural-Altay kavimlerinin hepsinde ortak olan Gök Tanrı inancı, genel kaideleri korunmakla beraber, zaman, zaman Türk boyları arasında farklı şekillerde de adlandırılmıştır
751 yılındaki Talas savaşında Çinlilere karşı Araplarla aynı safta savaşan Türkler, bu tarihten itibaren İslam’ın faziletlerini çok daha yakından tanıyarak, kabileler halinde Müslüman olmuşlardır. Tarihi kayıtlara göre ilk Müslüman topluluk Karluklardır. İlk Müslüman devlet ise Karahanlı Devletidir. Türklerin İslam dinini benimseyip Müslüman olma süreci yıllar boyu devam etmiştir. Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlana Celalettin-i Rumi gibi Mutasavvıfların da çabalarıyla, Anadolu Ve Türk Coğrafyasında İslam Dini Hakim Olmuştur.
3 Jean-paul Roux, la Religion des Turcs et des Mongols, Paris, 1984, Bu kitap, Prof. Dr. Aykut KAZANCIGİL tarafından “Türklerin ve Moğolların Eski Dini”, ismi ile işaret Yayınları tarafından, İst., I 994′ de yayınlanmıştır.
4- L. Bazin, Turcs et Sogdiens, Les Enseignements de I’inscription de Bugut (Mongolie) in: Melanges Linguistiques offerts a Emile Benveniste, Paris, 1975, s. 37-45; “la deesse-mere chez Les Turcs pre- İslamiques, R H R, 1953. ·
5- Y. Rintchen, Les Materiaux pour I’ Etude du chamanisme Mongol, I, Les Sources Litteraire, Wiesbadan, 1959.
6 – J. Castagne, Magie et exorcisme chez !es kazak-kirghizes et autres peuples Orientaux, in: Rev. Etudes İslamiquesi 1930, s. 53-151.
7- V. Gabain, Buddhistisch Türkenmission, in:Asiatica, Festschrift F. W eller, Leipzig, 1954; s. I 61-173.
8- U. Harva, Les Repn\sentations Religieuses des peuples Altaiques, Paris, 1955.
9- Jaworski, Quelques Remarques Sur !es coutumes Funeraires Turques, R.O.IV, s.255-261.
10- E. Lot. Falck, Religions des peuples Altaiques de siberie, in, Historie des Religion, 3, Paris, 1976, s. 956-982, Muthologies Siberiennes, in: Mythologie des Montagnes, des fôrets et ‘des !!es, Paris, 1963, s.256-265.
11- Tu cc i et Heissig, la Religioıı du Tibet et de la Mongolie, Paris, I 973.
12- Lev Nikoloyeviç Gumiles, Eski Türk Dini, Türk. Çev. Prof. Dr. Harun GÜNGÖR, (Yayınlanmamış Çeviri) 3