MEDENİYETLERİN BULUŞTUĞU KENT “MARDİN”
MEDENİYETLERİN BULUŞTUĞU KENT “MARDİN”
Dar sokakları, medreseleri, taş evleri ve binlerce yıllık geçmişiyle Mardin, adeta masallardan çıkmış gibidir. Türbe, kilise, medrese ve manastır türü yapıların birbirinden güzel örneklerine Mardin’in her ilçesinde rastlanır. Roma imparatorluğu, Emevi ve Abbasi halifeliklerine ev sahip yapmış olan bu kadim kentin pek çok noktasını yürüyerek gezmek oldukça keyiflidir. Selçuklu ve Timur hanlığı tarafından da kuşatılan şehir 1517 yılında Osmanlı Toprağı olmuştur. Gerek ülke içinden gerekse dünyanın farklı yerlerinden yıl boyu oldukça yoğun turist ağırlayan Mardin’in, görülmesi gereken tarihi durakları şöyle sıralanabilir:
- Mardin Kalesi: tarihi süreç içerisinde Sümerlerden başlayarak Asur, Babil, Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin kuşattığı Mardin kalesinin diğer ismi, Kartal Yuvasıdır. Pers kralı Şad Buhari 330 yılında hastalanarak bir süre Mardin kalesinde kalır. Kalede birkaç hafta dinlendikten sonra sağlığına kavuşan kral, Pers ve Babil’den birçok asker ve sivil getirterek Mardin kalesine yerleşmelerini sağlar. Tarihi kayıtlara göre 442 yılında yaşanan veba salgınından dolayı kalede yaşayan herkes yaşamını kaybeder. Kale 540 yılına kadar kapalı kalır. Mardin kalesi, sadece dışarıdan seyredilebilen, iç bölmelerine ziyaretin olmadığı bir yapıdır. Hava radar komutanlığına bağlı olarak kullanılan kaleyi görmek isteyenler, Zinciriye Medresesine geçerek buradan seyredebilir.
- Mor Gabriel Manastırı (Deyrulumur): Süryani inancının en büyük yapılarından olan Mor Gabriel Manastırı, Midyat ilçesinin 23 kilometre güneydoğusunda yer alır. Meşe ağaçlarıyla çevreli yüksek bir tepede kurulu olan manastır, Mor Şemun Tarafından 397 yılında yaptırılmış. Diğer ismi Deyrulumur olan manastırın içerisindeki barınma ve dua etme bölmeleri, dönemin tüm ihtişamını gözler önüne seriyor.
- Latifiye Camii: Abdüllatif bin Abdullah tarafından 1371 yılında yaptırılan cami, dönemin Selçuklu mimari anlayışını yansıtmaktadır. Yapının en dikkat çeken bölmesi, ahşap işlemeciliğinin farklı bir örneğini sunan, giriş kapısıdır. Mozaik ve taş süslemeler, yine cami içerisinde en dikkat çeken noktalardır.
- Deyrulzafaran Manastırı: Yapımı 5. Yüzyıla tanımlanan Manastır, Mardin ovasına hakim olan tepeye kurulmuş bir Süryani yapısıdır. Kemerli sütunları, ahşap oymalı el işçilikleri ve taş nakışları ile manastır, adeta bir tablo gibi kendini seyrettirmektedir. Çevresinde yaygın olarak safran bitkisi yetiştirilmiş olan Deyrulzafaran Manastırı, Süryanilerin dini eğitim merkezi olarak hizmet vermiştir.
- Mardin Evleri: coğrafi tescil işaretine sahip olan Mardin taşı ile inşa edilmiş Mardin evleri, kendine özgü sarımtırak bir renge sahiptir. Erkek ve kadınların ayrı bölümlerde oturduğu evlerde, kahve ocağı, misafirlerin ağırlandığı oda ve ev sakinlerinin kaldığı bölmeler bulunur.
- Mardin Ulu Camii: Artuklu dönemine ait bir yapı olan caminin Yivleme tekniği ile yapılan minaresi, nadir bir mimari eserdir. Bir minaresi yangında kaybedilen Ulu Cami yüzyıllar geçmesine rağmen tüm heybetiyle görenleri kendine hayran bırakmaya devam ediyor.
- Dara Antik Kenti: Mezopotamya bölgesinin önemli bir yerleşim alanı olan Dara kenti, Doğu Roma İmparatorluğu tarafından Sasani istilasını durdurmak için kurulmuş. Mağara evler, köprüler, sütunlar ve 4 kilometrelik kale surları ile Dora Antik kenti, tarihi yerleşim yerlerini sevenlerin büyük bir keyifle gezeceği duraklardandır.
- Zinciriye (İsa Bey) Medresesi: 1385 yılında son Artuklu hükümdarı Melik Necmettin tarafından yaptırılan medrese, benzeri olmayan dilimli kubbeleri ve kesme taşları ile kilometrelerce uzaktan dikkat çekmektedir.
Bunun yanında, Kasımiye medresesi, Revaklı Çarşı, Meryem Ana Kilisesi ve Patrikhanesi, Mardin Müzesi, Mardin Midyat Kent Müzesi, Hatuniye Medresesi, Şehidiye Medresesi ve Dunaysır Köprüsü, Mardin’in gezilmesi gereken diğer tarihi merkezleridir.