MİRAÇ GECESİ

İslam aleminin, Hz Muhammed’in ( S.A.V) Arş’a yükseldiği gün olarak idrak ettiği Miraç gecesi, her yıl günahlardan mağrifet etme ve Allah’tan bağışlanmayı dileme olarak değerlendirilir. Kelime anlamı Merdiven olan Miraç, Hz. Peygamberin o gün arş-ı alada yaşadıklarının anlatımıdır.  Resulullah’ın göğe doğru yükseltildiği ve kendisinin hiç bilmediği yerlere doğru götürülmesi hadisesidir.  Recep ayının 27. Gecesine denk gelen bu kutsal gün, İsra suresinin ilk âyetinde anlatılmıştır. İsra suresinin ilk ayetinde, Allah (c.c),  kudret ve azametini tanıtmak için, Muhammed aleyhisselamı Mekke’den alıp Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürdüğünü bildirir. Kavram olarak Uyanık haldeyken gece yürümek anlamına gelen İsra kelimesi, Hz. Peygamberin bu yolculuğunu tasvir eder. “Miraçta sana gösterdiklerimizi insanlar için bir fitne kıldık” ayetindeki fitne kelimesi ise İslam alimleri tarafından imtihan olarak tanımlanmıştır. Mümkün olduğu üzere de İmtihan uyanıkken olacağı için Hz Peygamber’in anlattığı olay, rüya değil, uyanık olarak görülen fizik ötesi tasvirlerdir. Hazret-i Ebu Bekir Miraç hadisesine hemen inanmış ve bu imanı ona yüksek manevi makamların yolunu açmıştır. Hz. Peygamberin Miraç gecesi ile ilgili anlattıklarının tamamı, İslam alemi için hakikattir ve inkarı halinde bunun karşılığı iman halkasını terk etmek olacaktır.

Hz Muhammed (S.A.V)  miraç gecesini sahabesine şöyle anlatmıştır:  “Benim için getirilen Burak’a binerek, Beyt-ül-Makdis’e geldim. Sonra onu benden önceki peygamberlerin de yaptığı gibi halkaya bağladım, sonra da Mescid’e girip iki rekât namaz kıldım. Cebrail Aleyhisselam bana bir kap şarap ile bir kap süt getirdi. Ben sütü seçtim. Bu hareketimden sonra Cebrail bana Yaratılışa uygun olanı seçtin dedi. Sonra birlikte birinci semaya çıktık. Gök kapısında Sen kimsin? diye bir ses duyuldu. Ben Cebrail’im dedi. Sonra aynı ses yanındaki kim? dedi.  Muhammed aleyhisselam dedi.  O, peygamber olarak gönderildi mi? Diye bir soru geldi. Cebrail aleyhisselam da Evet, diye karşılık verdi ve sonra gök kapısı açıldı. İlk olarak Hazret-i Adem’le karşılaştım. Bana merhaba dedi hayır duasında bulundu. Buradan 2. semaya çıktık.  Orada da aynı konuşmalar oldu. Göğün kapısı açıldı. Burada teyze çocukları olan İsa ve Yahya peygamberler ile karşılaştım. Onlar da bana, merhaba dedikten sonra dua ettiler. Sonra 3. semaya eriştik. Bu kapıda da aynı konuşma tekrar etti. Göğün kapısı açıldı. Orada Hazret-i Yusuf’u gördüm. O da  bana duada bulundu. Ve sonra 4. semaya çıktık. Aynı konuşmalar yine gerçekleşti. Kapı açıldı. Burada karşılaştığım kişi Hazret-i İdris’di. O da duada bulundu. 5. semaya çıktık. İlk semadaki konuşmalar tekrarlandı. Kapı açıldı. Hazret-i Harun’la karşılaştım, O da bana dua etti. 6. semaya çıktık ve yine aynı konuşmalar oldu, sonrasında kapı açıldı. Burada Hazret-i Musa vardı. Merhaba dedikten sonra dua etti. 7. semaya çıktık. Konuşmalar aynıydı, kapı açıldıktan sonra arkasını Beyt-ül-Mamur’a dayamış halde Hazret-i İbrahim’i gördüm. O da bana dua etti. Burada Beyt-ül-Mamur’u gördüm. Sonra Cebrail beni Sidret-ül-Münteha’ya götürdü. Allah-u Teala burada günde elli vakit namazın farz olduğunu bildirdi. Bunu Musa’ya anlattım o da bana Rabbinden bunu azaltmasını iste! Çünkü ümmetin buna güç yetiremez. Tecrübem var. dedi. Birkaç defa daha Rabbimle görüşmeyi sürdürdüm. Sonunda Rabbim, Beş vakit namazı farz kıldım, Her vakit içinde on sevap verdim, bu da elli vakit namaz olur buyurdu.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*