ORTA ASYADAN ANADOLUYA BİR SAVAŞ OYUNU: “CİRİT”

ORTA ASYADAN ANADOLUYA BİR SAVAŞ OYUNU: “CİRİT”

Tarihteki en eski oyunlardan biri olan cirit, at üzerinde iki kişinin ellerindeki uzun sopaları, dengelerini bozmadan ve konumlarını muhafaza ederek birbirlerine fırlattıktan sonra yeniden eski konumlarını muhafaza etme oyunudur. Rakibini fırlattığı cirit ile bozan ya da attan düşüren oyuncu galip gelir. Ülkemizde yoğun olarak Ardahan, Kars, Iğdır, Bayburt ve Erzurum’da oynanmaktadır. Cirit tam anlamıyla bir savaşçı oyunudur. Savaş dönemi haricinde geçen zamanda, savaşçıların at üstünde kendilerini zinde tutmak için geliştirmiş oldukları bir spordur. Alp Arslan döneminden günümüze kadar nesiller arası aktarımla gelen cirit sporu, genel olarak Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgesinde oynanmaktadır. 16. yüzyıla kadar daha çok bir savaş sporu olarak etkinlik kazanan Cirit, 19 yüzyılla birlikte Osmanlı devletinde, bir gösteri sporuna dönüşür. Hayati tehlike taşıdığı gerekçesiyle II. Mahmut döneminde yasaklanan bu spor dalı, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde oynanmaya devam eder. 1957 yılında Erzurum’da kurulan atlı spor ihtisas Kulübü ile cirit, kurumsal bir yapıya kavuşmuştur. Ayrıca uşak ilinde de yine atlı spor kulüpleri yıl boyu etkinlikler düzenleyerek cirit sporunu yaşatmaya devam etmektedir.  Uşak’ta ayrıca normal Cirit’in yanında mısır lobu denen ve kısa uçlu sopalarla oynanan atlı spor oyunu da vardır.

Savaş ortamı gibi oluşturulan meydanda atlar üzerindeki oyuncular hızla birbirlerini takip eder ve fırlatılan ciritler sayesinde rakibi düşürerek galip gelmeyi amaçlarlar. Rakibi affetme seçeneği de yine cirit müsabakasına has bir özelliktir. Eğer sporcu rakibini bağışlarsa, hanesine artı puan yazdırmış olur. Oyunda galip gelmekten daha önemli olanın affetme duygusu olduğunu vurgulayan cirit sporu, bu yanıyla, savaşta aman dileyene kılıç kaldırmayan atalarımızın davranışını yaşatmış oluyor. Erdemli olmayı ön planda tutan cirit sporunda rakibinin önünü kesip ona vurma imkanı varken vurmayan sporcu, asaleti temsil etmiş olur. Türkiye Geleneksel Spor dalları konfederasyonu idaresinde her sene düzenlenen cirit müsabakalarına katılım oldukça yoğundur. Erzurum, Kars ve Iğdır şehirlerinde düzenlenen cirit müsabakaları yurt dışından gelen Turistlerin katılımıyla bir festival havasında geçer.

Her sporun kendi içinde belirlenmiş olan terimleri olduğu gibi Cirit sporunun da maç için belirlenmiş özel ifadeleri vardır. Bu ifadeler şöyle sıralanabilir:

  • Cirit Havası: Oyundan tüm çevreyi haberdar etmek için davul ve zurna ile duyuru yapma etkinliğidir.
  • At oynatma Havası: atları oyuna konsantre etmek için yöreye özgü ezgiler çalarak eğlence düzenleme biçimidir.
  • Bölük: 5 kişilik oyuncu grubudur.
  • Alay: 7 kişiden oluşan oyuncu kadrosuna verilen isimdir.
  • Rahvan: Atların, aynı taraftaki ayaklarını birbirleriyle uyumlu bir şekilde oynatarak, yürüyormuş gibi yapmalarıdır.
  • Tırısa Kalkma: Atın giderek süratlenme halidir.
  • Seğmen: bir düzen içinde atlı oyun kuran takımın adıdır.
  • At cambazı: Atının üzerinde birbirinden ilginç figürler sergileyen biniciye denir.

Cirit sporu, hakemlerin, atların üzengilerini kontrol etmesinin ardından başlar. Kolbaşı, takım kaptanı gibi müsabaka boyunca kendi oyuncularının tüm hareketlerinden sorumludur. Oyun, atlıların belirli düzen içinde ilerlemesiyle devam eder. Oyundan çıkan oyuncu oyuna bir daha giremez. Bir cirit sporcusu yarım ya da tam daire çizerek Cirit’ini rakip oyuncuya fırlatır. Cirit genel olarak rakibi yaralamak için değil gösteri amaçlı oynanır. Bazı sporcular rakiplerini çizgiye kadar kovalar ve Cirit’ini  fırlatır. Karşı sporcu, fırlayan ciritten korunmak için atının yanına kapanabilir veya tam yanına uzanabilir. Rakibe isabet eden cirit puan getirir. Maç sonunda en fazla puanı toplayan takım galiptir. Atla rakibin dikkatini bozacak hareket yapmak, rakibini köşeye sıkıştırdığı halde Cirit’i atmayıp onu affetmek, yine puan almak anlamına gelmektedir. Ciddi yaralanmaların da yaşandığı cirit sporu artık günümüzde daha ziyade gösteri amaçlı yapılmaktadır. Böylece yaralanma ya da sakatlanma olaylarının önüne geçilmiştir. Diğer yandan bu bin yılı aşkın sporun oynanmasına devam edilerek, tarihten miras kalan bir ecdat geleneği daha yaşatılmış oluyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*